Kapalı Yerde Kalma Korkunuzun Temel Sebebi Nedir?
Hep merak ederdim; asansör, tuvalet, küçük ve karanlık odalar, basık tavanlar vb. durumlarda özellikle ortaya çıkan bu korkunun temelinde zihni ve psikolojiyi bu kadar etkileyen nedir?
Klostrofobi olarak tanımlanan ‘kapalı alanda kalma korkusu’ kişiyi nefes alamamaktan tut, panik atak krizi geçirmeye kadar götüren yoğun bir duygu durumuna sokar.
Geçen gün rast geldi. Hayatımda ilk defa bir banka kasası içine girdim. Bol kilitli bir kapı, ardında demir parmaklıklar ve koca bir boşluk. Girdim o boşluğa. Banka şubesi taşınmış, zamanında içinde nice değerli şeyleri ve paraları saklayan bu kasanın kapısını bırakmışlardı. Belki de götüremediler. O denli heybetli yani!
Bir gün, Para Sevgidir seminerime bir genç geldi.
Gelenler önce geliş nedenlerini anlatırlar. Kiminin parası yok, fikri çoktur; kimisi çok kazanıyor ama harcayacak zaman fakiri; kimisinin parasını çevresi yiyor ya da bazıları da mecburen çevresinin parasını yemiş; çevresinde alıcıların çokluğundan muzdarip olanlar da var; cimriliği veya cömertliği ile başa çıkamayanlar da; istemekten çok vermeyi seçtiği için beklentiyle debelenenler de; asla kimseye güvenemeyenler de... Parası için sevildiğine inananlardan tut da; parası için işe, eşe katlanmak zorunda kalanlara kadar... Bu kadar para konuşmaktan utananlar dahi var aralarında. Para kazanmaktan korkanlar, başarısız olmaya kendini mahkum edenler... say say bitmeyen sebepler...
"Düşünce enerjiyi şekillendirir ve enerji düşünceyi takip eder." diyen Russel Paul Schofield'un hatırlatmasına kulak verirsek; hayatlar neden böyle gelişiyor ve nasıl değiştirebilir?
Bu seminere gelen kişinin durumuna dönersek;
“Şu an iyi kazanıyorum ama parayı ciddiye alamıyorum, sevdiğim ya da sevmediğim gibi bir düşüncem yok ama bir türlü değerli göremiyorum. Bu yüzden hep gelişi güzel harcıyorum. Cebimde para olmasından çok rahatsız oluyorum.” Seminere de annesi zorla göndermiş..
Konuya; önce madde ve mana dünyasının en önemli simgeleri para ve sevgi ile ilk tanışma zamanları ile başlıyoruz.
Bu örneğimizde hikaye şöyle devam ediyor:
Annesi büyük bir bankanın şube müdürü olan çocuk anaokulundan geliyor. Bekliyor ki annesinin işi bitsin de eve gitsinler. Ortam rahat, herkes tanıdık. Annesini oynayarak beklerken çocuk bu ya, ortalıktan uzaklaşıyor ve yolu kasaya düşüyor. Giriyor; her yer kağıt parçası. Oynarken, oyalanırken kasa üzerine kilitleniyor. Çocuk da korku yok, oynuyor, zıplıyor, kayıyor, yoruluyor ve uyuyor...
Annesi yoğun günün ardından gün sonu hesaplarını bitirip, oğlunu da alıp eve gidecek... Çocuk yok! Tüm personel ile birlikte bir saat koca bankada çocuğu arıyorlar, yok! Çocuk en değerli ve mekanın da en değerli yerinde ama yanlış yerde! Çocuk uyanmış sonra kağıtlarla oynamaya başlamış; kaymış yığınlar üzerinden, haliyle birazını da yırtmış, zedelemiş, yorulmuş ve yine uyumuş. Ses de yok!
Bir zaman sonra personelden birinin aklına bir de kasaya bakmak geliyor. Bakıyorlar ki, içinde her yeri dağıtmış, uyuyan bir çocuk!
Yıllar geçip, bizim çocuk büyüse de bu çalışma ile kayıtlı duran bilinç dışını uyumuyor. Sürekli çalışıyor. Şimdi gülerek anlattığı bu hikaye onun paraya neden değer vermediğini hatırlatıyor. Paranın üzerinden değer taşıyan bir kağıt olduğu bilincini fark edince, değer ve sevgi kavramlarını yeniden düzenliyor.
Buda'nın dediği gibi; "Bir anlık farkındalık, yüz yıllık karanlığa bedeldir." Ondaki bir anlık farkındalık da hayatındaki değişimi başlatıyor.
Sizin de hayatınızda; para veya sevgiye dair böylesi karışık bilinç durumu ve memnun olmadığınız ortamınız varsa; bilinç dışınızda halen güncel duran hikayenize bakmakta fayda vardır.
Konu hakkında daha fazla bilgi almak isteyenler, kitap okumayı sevenler size tavsiyelerim olabilir. Varsa yorumlarınızı almayı ve ilgililere bu konuyu çok isterim. Bilinçdışına bir göz atmak çözüm için iyi bir başlangıç olabilir.
22 Kasım 2019